İlk kez 1999 yılında MIT Auto-ID Labs'de Kevin Ashton tarafından ortaya atılan Internet of Things (kısaca IoT) yıllardır insanlar tarafından kullanılan Internet'in fiziksel cihazlara, nesnelere erişen halidir. Türkçeye "Nesnelerin Interneti" şeklinde çevirebileceğimiz IoT tavanınızdaki ampulden mutfağınızdaki buzdolabına kadar her nesnenin Internet'e erişebildiği ve her nesnenin kendine özgü API'lar üzerinden çeşitli hizmetlerini dışarıdan erişilebilir hale getirdiği, böylece nesnelerin birbirlerini kontrol edebildiği bir dünya hayal ediyor.
Hali hazırda Facebook, Twitter, Instagram gibi siteler harici kaynaklara API ile veri erişimi sağlamakta. "Facebook ile Bağlan" bu erişimin en güzel örneklerinden biri. Peki bu API'ları tek bir platformda bir araya getirip birbirlerini kontrol edecek hale getirebilir miyiz? Evet, yapabiliriz.
IFTTT şu an API sunan her şey için bu hizmeti sunmaya çabalıyor. Daha iyi bir örnek vermek gerekirse, "telefonumda bir fotoğraf çektiğimde bunu OneDrive'da X klasörüne at" şeklinde komutlar tanımlayabiliyorsunuz. Evinizdeki termometre API sağlıyor olsaydı "odadaki sıcaklık 25
°C'yi geçtiğinde bana SMS gönder" gibi komutlar da tanımlayabiliyor olacaktınız. Basitçe açıklayacak olursak IoT, termometrenize bu altyapıyı getirmeyi amaçlıyor.
IoT ile hayatımızda neler değişecek?
Aslında değişim çoktan başladı. Philips Hule Light, Nest gibi teknolojiler "smart home" konseptini hayatınıza yerleştirmek için hazırda bekliyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde üretilecek elektronik cihazların tamamına yakınının kendiliğinden IoT desteği sunacağını söylemek pek de güç değil. Şu an lojistik, belediyecilik ve ev güvenliği gibi konularda hızla yaygınlaştığı görülen IoT günlük rutinlerimizi baştan aşağıya değiştiriyor olacak. Bu fişte unuttuğunuz ütü için 50 km yolu geri dönmemenizi sağlayacak avantajlar getirebileceği gibi güvenlik unsurları dikkatli kurgulanmazsa salonunuzdaki ampulün hacklenmesine kadar varabilecek bir değişiklik.
Önünde ne gibi engeller var?
En ciddi konulardan birisi hali hazırda 10 milyar civarında cihazın Internet'e bağlı olması ve IPv4'ün hala yok olmaması. Tahminlere göre 2020 yılına gelindiğinde IoT ile 50 milyar cihaz Internet'e erişiyor olacak. Bu denli ciddi bir değişim için IPv6'ya geçişin hızlanması şart. Bunun dışında az önce bahsettiğimiz gibi güvenlik de bir diğer sorun. Cihazların birbirleriyle nasıl iletişime geçeceği konusu halen bir standarta bağlanmadığı için kullanılan protokollerde yapılacak hatalar ciddi riskleri beraberinde getirebilir. Internet of Things'e köstek olan son şey de maliyetler. Ciddi rekabet içeren pek çok sektöre giriş yapacak olan IoT öncelikle kolay değişebilecek yerlerden başlamak zorunda.
Maliyetler nasıl düşer?
"Maker" olarak adlandırdığımız "kendi cihazını kendi yapan insan" diye açıklayabileceğimiz bir kitle var. Son 1 - 1.5 yıldır ben de bu akıma dahil olup pek çok şeyi kendim yaptım. Arduino, Intel Galileo ve Intel Edison gibi cihazlar makerların önünü açmakta ve bu akımı kuvvetlendirmekte. Günümüzde temel elektronik ve temel yazılım bilgisiyle pek çok şeyi yapabilmek mümkün. Ancak ne yazık ki ülkemizde ne temel elektronik bilgisine ne de temel yazılım bilgisine halen kolay kolay rastlayamıyoruz. Aşağıda Obama'nın anlattığı gibi akımları oluşturmakta geç kalıyoruz, kaybeden taraf oluyoruz.
Bugüne kadar neler yaptın?
Geçtiğimiz 1.5 yıl içinde Arduino ve Intel Galileo kullanarak evimdeki pek çok şeyi otomatize ettim. Bir kısmını Arduino kategorisinde sizlerle de paylaştım. Bu kategori biraz havada kaldı ama artık yapacağım projeleri baştan sona paylaşıyor olacağım. Basit bir blink uygulamasıyla başlayarak şu ana kadar aşağıdaki projeleri tamamladım:
- Oyuncak Araba Kontrolü: Yıllardır bir köşede bekleyen uzaktan kumandalı oyuncak arabamın tüm devrelerini söktüm. Motor bağlantılarını Arduino'ya aktardım ve Arduino'ya Wi-Fi ile bağlantı imkanı sağladım. Windows Phone'dan Wi-Fi bağlantısıyla oldukça geniş bir menzilde arabaya bağlanabiliyorum. Telefondaki accelerometer'ı kullanarak ileri-geri / sağ-sol kontrollerini yönetebiliyorum.
- Dijital Fotoğraf Çerçevesi: Bozulan bilgisayarımdan söktüğüm LCD ekranı Raspberry Pi'ye bağlayıp Dijital Fotoğraf Çerçevesine dönüştürdüm. Tüm projenin bana olan maliyeti 105 ₺ olan bu çerçeve, piyasada 60 ₺ ile 300 ₺ arasında satılan tüm çerçevelerden daha fazla özellik sağlıyor. (1366x768 çözünürlük, 11" ekran, Internet bağlantısı ile Facebook ve Instagram'dan fotoğraf gösterebilme, Azure'da host ettiğim yönetim paneli ile fotoğrafları bilgisayardan seçebilme, USB ve MicroSD'den fotoğraf ve video oynatabilme ve YouTube videolarını oynatabilme gibi özellikler sağlıyor.)
- Beni Algılayan Oda Parfümü: Evde uzun yıllardır kullandığım Air Wick oda parfümüne yaptığım 8 ₺'lik bir sensör ilavesi ile artık ben odada yokken parfüm sıkılmıyor.
- Otomatik Perde Kontrolü: Odamda kullandığım stor perdeye eklediğim küçük bir elektrik motoru, Arduino ve ışık sensörüyle dışarıdan gelen ışık seviyesi arttığında perdenin kapanmasını, azaldığında açılmasını sağlayabiliyorum. Aynı zamanda ışıktan bağımsız şekilde telefonumdan da kontrol edebiliyorum. Bu projenin bana olan toplam maliyeti 70 ₺.
- Uzaktan Işık Kontrolü: Evimin salonunda uyguladığım bu sistemde Intel Galileo ve röle adı verilen, dijital olarak kontrol edilebilir anahtar mantığında çalışan bir devre kartı kullandım. Ethernet ile Internet'e açtığım Galileo üzerinden röle'nin hangi anahtarı açıp kapatacağına Azure üzerinden karar verebiliyorum. Salondaki dört avizenin anahtarını da bu rölelere bağladığım için ışıkları evde olsam da olmasam da dilediğim gibi kontrol edebiliyorum. Aynı Intel Galileo'yu boşta kalan portları sayesinde aşağıdaki projemde de kullandığım için maliyetini ikiye bölersek toplamda 100 ₺'ye mal ettim.
Daha sayabileceğim irili ufaklı pek çok proje mevcut fakat en çok işime yarayanlar bunlar. Blogumu takip etmeye devam ederseniz yakında bu kategori altında bu tür projeleri nasıl yaptığımı, yaparken ne gibi zorluklarla karşılaştığımı sizlere aktarmaya çalışacağım.