
Bugün neredeyse herkesin bir haber ajansı gibi dolaşabilmesindeki en büyük pay tabii ki sosyal medyaya düşüyor. Sosyal medya bir son kullanıcı için nimet mi baş belası mı? Bu hala tartışılırken olaya bir de işverenlerin tarafından bakmak istedim.
Varlık Yönetimi ve Sosyal Medya
Nasıl ki şirketinize aldığınız bir bilgisayar, bir ofis telefonu artık o şirketin varlığı sayılıyorsa sosyal medya hesaplarınız da şirketinizin en önemli varlıklarından birisidir. Bugün hala görüyoruz ki birçok şirket sosyal medyada yer almamak için direnebiliyor, hatta bazıları hesaplarını dahi almıyor. Peki bu neden bu kadar önemli?
İş Sürekliliği ve Kriz Yönetimi
Bir şirket düşünün, sosyal medya hesapları şirket dışında kişiler tarafından alınmış, kurumsal olarak sosyal medyada var olmaktan çekiniyor. Bu durum krizlere sebep olabileceği gibi kriz anında felaketin büyümesine kadar ciddi tehlikeler doğurabilir.
Düşünün ki ben Tepe Holding çalışanı Kemal Etikan. Rakibim olan Acme Holding CEO’su John Doe adına bir Twitter hesabı oluşturdum. Bu hesap altında çeşitli paylaşımlarda ve etkileşimlerde bulunarak kullanıcıların burayı takip etmesini sağladım. Bu aşamada Acme Holding’i 2 farklı felakete sürükleyebilirim.
- Yatırımcılar açısından hoş karşılanmayacak, gerçek dışı bilgiler yayınlayıp bunların gerçekmiş gibi algılanmasını sağlayabilirim.
- Acme Holding’in bir kriz anını bekleyebilir, tam o anda yayınlayacağım bilgilerle krizin boyutunu daha da büyütebilirim.
Peki bunun iş sürekliliği ile ne alakası var?
Pek çok banka ve iletişim operatörü gibi büyük kurumlar disaster recovery plan ve buna bağlı olarak business continuity plan oluşturur. Pek çok kriz anı bize gösterdi ki bu planlar ya sadece plan olarak kalıyor ya da bu planların yapılması için bir felaket yaşanması bekleniyor. 2013 Haziran ayında yaşanan Gezi Parkı olaylarında kanıtlandığı gibi sosyal medya artık bir kitle iletişim aracı. Bu araç yanlış kişiler tarafından yönetilir ya da bu aracın varlığı reddedilirse yukarıda örneklediğim gibi yüzlerce olay sizi ya da şirketinizi felakete doğru sürükleyebilir.
Dijital Ayak İzleri
Bugün Facebook’un kullanım yaş sınırlaması 13 olduğu halde pek çok araştırma bize gösteriyor ki 9 yaşından itibaren çocuklar Facebook kullanmaya başlıyor. Bu da dijital ayak izinizin siz daha 9 yaşındayken oluşmaya başlaması demek. Bugün pek çok beyaz yakalı kitlesel medya ile büyüyen, sosyal medya ile ya gençlik yıllarında ya da profesyönel iş hayatına başladıktan sonra tanışmış kişiler. Fakat birkaç yıl sonra bu böyle olmayacak.
Burada en önemli soru dijital ayak izinizin kariyerinize etki edip etmeyeceği. Bu konu başlı başına tartışılabilir. Kısaca değinmek gerekirse bu konuya “benlik” kavramını inceleyerek başlamalıyız.
Çoğu psikolog davranışın, çevre ile kişiliğin etkileşimi sonucu oluştuğunu kabul eder. Erken yaşlardan itibaren bireyin yakın ve uzak çevresiyle kurduğu ilişkiler ve iletişim, onun hem kendi iç dünyasını, hem de dış dünyayı algılamasını ve kavramasını sağlar. Bireyin benlik kavramıyla ilişkilerini yönetme biçimi ve kurduğu iletişim arasında çok güçlü bağlar vardır.
Benlik kavramı, birbiriyle ilişkili dört ögeden oluşur: Algılanan benlik, ideal benlik, özdeğer ve sosyal kimlikler.
Algılanan Benlik: Bireyin kendisini nasıl gördüğü, onun benlik kavramının çok önemli bir boyutunu oluşturur.
İdeal Benlik: Her bireyin sahip olmak istediği özellikler, yetkinlikler ve değerler vardır. Kişi bu özelliklere gerçekten sahip olduğuna inanmak ve başkalarını da inandırmak ister.
Sosyal Kimlikler: İnsanlar ait oldukları ve değer verdikleri gruplar içinde kurdukları sosyal etkileşimler sonucunda sosyal kimlikler geliştirirler. Kişi, arkadaş grubunda başka, spor yaptığı kulüpte farklı, çalıştığı dernekte farklı, iş yerinde farklı roller üstlenir; farklı rollerin gerektirdiği sosyal kimliğe uygun davranışları sergiler.
Özdeğer: Özdeğer, ideal benlikle algılanan benlik arasındaki farktır. Algılanan benlik ideal benlikle eşleştiği zaman, özdeğer oldukça yüksektir. Ancak ideal benlikle algılanan benlik arasındaki fark, yapılan işe ve elde edilen sosyal geribildirime bağlı olarak sürekli değişir. Bu nedenle özdeğer, benlik kavramının dinamik bir bileşenidir ve sürekli değişim ve gelişim içindedir.
Kaynak: Leonard, N H., L. L. Beauvais, Richard W. Scholl, “A Self Concept-Based Model Of Work Motivation”, Ağustos 1995’te Yönetim Akademisi’nin Yıllık Toplantısında sunulmuş tebliğ.
Benlik kavramı hakkındaki bu temel bilgileri inceledikten sonra net bir şekilde söyleyebiliriz ki Sosyal Medya tüm benliklerinizin bir araya toplanmış halidir. Her ne kadar gizlilik politikalarıyla sınırlandırılmış olsa da sosyal medya sizi hiç tanımayan birisi için benliğinizi ifade edebilir. Eğer bu kişi işe girmek istediğiniz şirketin IK müdürüyse dijital ayak izlerinizin kariyerinize şüphesiz ki olumlu ya da olumsuz etkileri olacaktır. Üstelik bu sadece işe alım sürecinde değil, şirketinizdeki yöneticinin sizi sosyal medyadan takip etmesi ile süreklilik halinde devam edecek bir süreç olacak. Fakat bu durumun şahsi alanımıza yönelik bir yetki aşımı olarak algılanıp algılanmayacağı da ayrı bir tartışma konusu.
Bu noktada belirtmek istediğim son konu ise aslında sosyal medya hesaplarınızın da sizin özgür alanlarınız olmadığı. Sosyal medya hesaplarınız şahsınıza ait görünse dahi bu konu kurumunuzu da ilgilendiriyor. Evde, trafikte, sokakta yaptıklarınız şirketinizi bağlamıyor olabilir. Fakat sosyal medyadaki “siz” erişilebilir bir kavramsınız ve sizin benliğiniz o şirkete para ya da itibar kaybettirebilir.
Peki ne yapılmalı?
- Kurum olarak keskin çizgilerinizi belirleyin: Büyük ya da küçük fark etmez, başınıza bir müsibet gelmesini beklemeyin ve çalışanlarınızın elektronik postadan bloga, sosyal medyadan site yorumlarına kadar dijital kullanıma yönelik prensiplerimizi, kırmızı çizgilerinizi içeren bir protokol hazırlayın ve bunu iş sözleşmesine mutlaka ekleyin. Karşılıklı sorumluluk ve sınırların bilindiği bir ortamda her şey daha kolay olacaktır.
- Şirketinizin ve bütün üst düzey yöneticinizin (özellikle sahiplerin) mutlaka en az bir sosyal medya hesabının bulunmasını sağlayın. Kullanılmayacak olanları dahi başkaları kullanmasın diye alın. İnsanlar resmi açıklamaları nereden takip edebileceklerini bilsin ve ilk krizde onlarca sahte hesabın sizin adınıza saçmalamasını çaresizce seyretmek zorunda kalmayın.
- Kriz senaryosu yangın tatbikatı gibidir. Ne yapacağınızı önceden belirlemediyseniz çıktığı zaman kafası kopuk tavuk gibi oradan oraya savrulup durur, her şeyi daha da elinize yüzünüze bulaştırırsınız. Olası krizlerin senaryolarını önceden kurgulayın. Gerekirse bu konuda bir uzmana danışmaktan çekinmeyin.
- Sosyal medyada var olmamanın maliyetiyle ilgili kafa yormaktan çekinmeyin.
- Çalışanların kurum içi sistemlerden Internet hizmetlerine erişimi kısıtlama yöneticilerin çok sevdiği bir uygulama fakat bu pratikte mümkün değil. Zira herkesin cebinde her şeye erişebileceği mobil cihazları var. Bunun yerine bu harici heves’in kuruma yönelik nasıl kullanılabileceğine kafa yorun.