Mert Sarac

Developer, Entrepreneur, Geek

Siz, yazılımın birimi nedir bilir misiniz?

Bu kez pek yapmadığım bir şey yapıp alıntı bir yazı paylaşacağım. Garip bir ülkede yaşıyoruz. Hatta olması gerektiği gibi olmayan şeylerin sayısı çok olunca biz buna "girişimciler için muhteşem bir fırsat" diyoruz. Aşağıda paylaşacağım hikaye 1989 - 2004 yılları arasında Netaş'ın Ar-Ge Direktörlüğünü yürüten Ali Akurgal'a ait. Çok uzatmadan hikayete geçmek istiyorum.

Siz, yazılımın birimi nedir bilir misiniz?
Metre. Evet metre. Neden metredir bilir misiniz?
Anlatayım.

1992 yılında, yani topu topu 20 yıl önce, Netaş’ta ilk yazılım ihracatını gerçekleştirdik. Hazırlanan bir yazılım paketini; tuşa bastık, o zaman internet falan yok, çatıdaki çanak marifeti ile, vallahi de billahi de müthiş bir hız olan 128 kb/s ile, İngiltere’ye uydu üzerinden yolladık. Faturayı da pullu posta ile yolladık. 2 Milyon dolar bankaya geldi, kasaya koyduk.

Aradan 3-4 ay geçti, vergi memurları geldiler. Dediler ki, “siz bir fatura yollamışsınız, 2 milyon dolar”. “Evet” dedik. “Bu para ödenmiş” dediler. “Evet” dedik. “Ama mal çıkışı yok, bu hayali ihracat” dediler!

Bunun üzerine vergi memurlarını Ar-Ge’ye aldık, bir bilgisayarın başına oturttuk.

“Şu ‘Enter’ tuşuna basar mısınız” dedik. Biri bastı. Sonra “ne oldu” diye sordu. “300 bin dolarlık ihracat yaptınız, bunun da faturasını yollayacağız, o da ödenecek” dedik. Adam suça ortak olmuş olduğu için çok kötü oldu. Sonra yazılım nasıl yazılır, uydu bağlantısı nedir, bu ne kadar para eder bunları gezdirip gösterip anlattık.

Adamlar “çok iyi anladık ama mal çıkışı olması lazım, mevzuat böyle” dediler. Bunun üzerine dedik ki: “Biz bu yazılımı banda kaydedelim onu yollayalım”. Adamlar bir çözüm bulmuş olmanın sevinci ile “tamam dediler, kaydedin yollayın”.

İhraç ettiğimiz yazılımın kaydı iki makara etti. Bunlar paketlendi ve gümrük komisyoncusuna verildi. Komisyoncu, bunları gümrüğe götürdü ve ihracat işlemine başladı. Gümrük memuru, işlemi yapmış yapmış ve bir noktada sormuş: “Tırlar nerede?”

Komisyoncu da “TIR MIR yok hepsi bu iki zarf” demiş, masanın üzerindeki teyp bantlarını göstermiş. Gümrük memuru “bu iki zarf 2 Milyon dolar etmez, ben bu işlemi yapamam” demiş, bırakmış.

Mahkemeye gidildi, bilirkişi heyeti kuruldu, bizim o iki makarada ki yazılımın 2 Milyon dolar edip etmeyeceğini inceledi. Neyse ki, 2 Milyon dolar eder dediler de hayali ihracattan kurtulduk.

Bu sefer, aynı komisyoncu, aynı gümrük memuruna aynı iki makarayı “2 Milyon dolar eder mahkeme kararı” ile götürüp işlemi yeniden başlattı. Ancak, gene işlem sırasında, ihraç malının birim fiyatı, miktarı ve toplam fiyatının girilmesi gerekiyor. Mevzuat öyle. Ne yapsınlar, iş daha uzamasın diye bakmışlar zarfta teyp bandı var, bir makarada kaç metre bant vardır diye kestirmişler, makarası 1.000 metreden 2.000 metre yazılım ihraç etmiş olmuşuz.

Yaaa, yazılımın birimi metre. İşte böyle.

Bir yazılımcıyı neler mutsuz eder?

İnternet girişimlerinin tavan yaptığı, akıllı telefonların herkesin cebine girdiği, geniş bant İnternet’in neredeyse her eve geldiği 2013 yılında şirketlerin can damarı da IT departmanları oldu. Bu sektörün içinde olanlar da farkındadır ki son yıllarda çok ciddi bir iş değiştirme trafiği mevcut. Peki ama neden bu yazılımcılar çalıştıkları yerde mutlu olamıyor? Bir yazılımcıyı ne tatmin eder?

Aslında çoğu çalışan için aynı durum geçerli: çalışmak için yaşamıyoruz, yaşamak için çalışıyoruz. Bu durumda da ortaya daha iyi yaşamak için ne yapmalı sorusu çıkıyor.

 

İnsani çalışma saatleri

Sektör gereği süreklilik halinde devam eden “esnek çalışma saatleri” konusu başlıca sıkıntı. Bu konunun bu sektör için bir çözümü yok, bunu kabullenemeyen bir kişinin meslek seçimini gözden geçirmesi gerek. Fakat konunun farklı bir boyutu da var. Gecesini gündüzüne katıp çalışan bir yazılımcıya “sabahları daha erken gelmelisin“, “bu sabah da geç kaldın” baskıları uygulandığında bu durum zamanla yazılımcının motivasyonunu kaybetmesine sebep oluyor. Tabii bu da iş kalitesine yansıyor ve yapılan yanlışlardan sonra gündüze katılan gecelerin sayısı daha da artmak zorunda kalıyor. Bu kaosun sonu ise iş değiştirmeye varıyor.

Tatmin olmak

İster ego ister şımarıklık deyin, her insan kendisini iyi hissetmek ister. Sektör olarak ele alırsak bir yazılımcının tatmin olabileceği birkaç şey mevcut. Bunlardan birisi neredeyse her sektör için geçerli olanla aynı: para. Yazılımcının ne iş yaptığını tam olarak anlamayan ya da yaptığı işe saygı duymayan bir patron karşısındaki yazılımcının o konuma gelebilmek için ne kadar çabaladığını fark edemeyebiliyor. Yeri geldiğinde 20 dakikada yapılan bir iş, aslında yıllarca edinilen bilgiler sayesinde 20 dakika sürüyor. Maddi anlamda tatmin olmayan ve kafasında sürekli para hesaplarıyla uğraşan bir yazılımcının da iş performansında azalma yaşanacağını tahmin etmek için çok da düşünmeye gerek yok. Üstelik başka bir yere geçtiğinde daha fazlasını kazanabileceğini biliyorsa; bu o yazılımcının kaybedilmesine kadar varabilir. Fakat çoğu yazılımcının kendini tatmin edebileceği bir yol daha var: yaptığı işten keyif almak.

Bunu biraz daha açacak olursak kısa deadline süreleri ile baltalanmamış, kullanmak istediği yeni teknolojiler konusunda kısıtlanmamış, ne istediğini bilmeyen bir proje yöneticisi ile revizyonlar arasında boğulmamış ve takdir gören işler yapmasına olanak tanınmış bir yazılımcı gitmek yerine kalmayı seçmek için kendisine bir sebep yaratır.

Takdir görmeden eleştirilmek

Kendisine verilen bir projenin daha iyi olabilmesi adına aslında kendisinden istenenden de fazlasını verebilmek adına yeri gelip sevgilisiyle sinemaya gitmeyen, yeri gelip sabaha kadar uğraşan bir yazılımcı kusursuz bir iş teslim ettiğinde takdir görmüyorsa fakat yaptığı en ufak hata ya da eksiklikte ağır negatif eleştirilerle karşılaşıyorsa, bu eleştiriler yapılırken önceki üstün performansları görmezden geliniyorsa bu durumda motivasyon kaybı kaçınılmaz olacaktır.

Kariyer planı ve eğitim imkanları sunmuyor olmak

Aslında eğitim imkanları dendiğinde çoğu kişinin kafasında şirketlerin verdiği ücretsiz eğitimler ya da masrafını şirketlerin karşıladığı eğitimler canlanıyor. Bunun da gerekli olduğuna inansam da aslında eğitim imkanları derken burada farklı bir konuyu da ele almamız gerekiyor: kendini geliştirmeye fırsat bulamamak.

Gerek yoğun çalışmaktan ötürü, gerekse öğrendiklerini uygulaması için kendisine fırsat verilmiyor olmasından ötürü bir yazılımcı sürekli aynı teknolojiler üzerinden aynı işleri yaparak monotonlaştırılırsa, bu yazılımcı kendisini köreltmek istemeyecektir. Aslında bu başlık altında bahsettiğimiz ilk konu yazılım şirketlerinin ücretsiz etkinliklerine katılabilmesi için yazılımcıya izin verildiği taktirde şirketin cebinden para çıkmadan dahi çözülebilir.

Buradaki bir diğer sorun da çoğu şirketin yazılımcılar için bir kariyer planı sunmuyor oluşu. Junior Software Developer pozisyonunda işe aldığı bir çalışanın Senior aşamasına eriştiğini fark edemeyen, fark etse dahi daha yüksek ücretler vermemek adına onu bu pozisyona yükseltmeyen şirketler, başka bir şirketin üst pozisyonu teklif etmesi durumunda yazılımcısını kaybedebilir.

Çalışma ortamında mutsuz olmak

Bu bahsedeceğim konu çok kalmadı ama halen uygulayan birkaç büyük teknoloji şirketi biliyorum. Neden mi bahsediyorum? Kıyafet zorunlulukları. Çoğu zaman müşteriyle muhatap olmadığı, sabahtan akşama kadar oturduğu yerde kahvesini içerek kod yazan bir çalışanı kendisini rahat hissedeceği kıyafetler yerine takım elbisenin içine sokarsanız, hatta ve hatta donanım tarafıyla da uğraşan bir kişiye bunu yapıp takım elbiseyle kasanın içindeki HDD’yi sökmesini beklerseniz bu da motivasyon kaybına sebep olacaktır.

Fakat bu konu da sadece bununla bitmiyor. Agresif yöneticiler de çalışanın kendisini mutsuz ve huzursuz hissetmesine sebep olan bir etken. Çoğu zaman konu kendisi ile ilgili olmasa dahi çalışma ortamında oluşan bir gerginlik kısa sürede ortamdaki herkesin üzerine çöker. Bu konu hakkında Alemşah Öztürk‘ün Patron şirketlerinde işler hep zor ilerler! yazısını da okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.

Fikirlerini dile getirememek

Bu durum genelde proje yöneticileri ile yaşanmakta fakat bir önceki maddede bahsettiğim “Patron şirketlerinde işler hep zor ilerler!” yazısını okuduysanız bu kişi patron da olabilir. Eğer ortada bir yazılım analisti yoksa, yapılacak işin nasıl yapılacağına, hangi teknolojilerin var olacağına yazılım bilgisi güçlü olmayan birisi karar veriyorsa ve yazılımcı buna itiraz edip fikirlerini dile getirdiğinde önemsenmediğini ya da kendisiyle alay edildiğini düşünüyorsa ikinci maddede bahsettiğimiz tatmin olmak başlığının yaptığı işten keyif almak kısmını bu yazılımcının tadamayacağını söyleyebiliriz.

Bu konuya örnek vermek gerekirse Android konusunda sıkı bir takipçi olan bir yazılımcının bir Android projesinde “bakın son versiyonda işletim sistemine bu özellik de geldi, bunu da x aşamasında kullanıcıya sunarsak kullanıcı deneyiminin artmasını sağlayabiliriz” demesi üzerine “vakit almadan hızlıca bitirelim” cevabını almasını gösterebiliriz. Bu durumun sonu ise daha kötü, uygulama yayınlandığında yorum yapan kullanıcılar yazılımcının yapmayı teklif ettiği özelliğin olmamasından yakınıp bunun olmamasını da yazılımcıya mal eder.

Şirket Vizyonu

Gerek büyüme planları, gerekse yukarıda bahsettiğim konularda yazılımcının sahip olduğu vizyon ile şirket vizyonu uyuşmuyorsa bu yazılımcının kaybedilmesine sebep olacaktır. Fakat buradaki sorun ne yazılımcı ne de patron tarafından çözülebilecek bir şey. Bu aşamada IK uzmanları çalışan seçerken şirket konusunda dürüst bilgiler verip, çalışandan da aynı dürüstlükle yanıtlar alarak doğru kişiyi seçmek zorundalar.